1 Şubat 2010 Pazartesi
Hafta Sonu İzlenimleri
Epeydir blogu boşlamış durumdayım. Geçen hafta sonu yorgan döşek evde geçirirken pekte pc başına oturabilecek durumda değildim açıkçası. Bu hafta sonunu ise Cumartesi Tofaş, Pazar Bursaspor maçına giderek değerlendirdim. İki maçtanda takımlarımızın galibiyet çıkarması epey keyiflendirdi doğrusu beni. Çok fazla maçlar üzerine detay konuşmayacağım, kısaca gözüme çarpanları aktaracağım.
En sıcak olan maç Bursaspor-Eskişehir maçıyla başlayalım. En son ligin başındaki Kasımpaşa maçında kapalı kaleye girmiştim. Epey zaman olmuş kapalı kale arkasına girmeyeli. Kasımpaşa maçındaki kız kavgaları, çoluk çocuk vs. görüntü pek değişmemiş. 45 dakika varken kuyruğa girdim ama maç başladıktan 10 dakika sonra içeri girebildim. İlk golü ve Turgay'ın çizgiden çıkan topunu göremedik. 2010 senesinde stadın bu hali Bursa şehrine yakışmıyor doğrusu. Bilet kuyruğuna girmeden kaynamaya çalışan tipler hala mevcut. Bir tane görevlinin yırtındığı kapıda biletsizler, tek bilete iki kişi girmeye çalışanlar vs. daha maça girmeden sinir kat sayısı yükseliyor insanın. Üstteki pankart maç başında maratonda açılmış. Ligin ilk yarısında Eskişehirde yaşananlara ithafen. Eskişehirlilerin tüm dostça söylemlerine rağmen o maçta bolca biber gazı ve üzerine küfür yemişti bizimkiler. Takımla ilgili birşeyler yazarsak kupadaki Sivas maçındaki iştah bu maçtada vardı. Ben maçın başını kaçırdım ama ilk yarı top göstermedik diyebilirim Eskişehire. Sercan'ın saldırgan driplingleri, solda Ozan sağda Volkan'ın çıkışları canlarından bezdirdi rakip defansı. İkinci goldeki Sercan'ın şık çalımı ve driplingi görülmeye değerdi. İkinci yarı ise al gülüm ver gülüm, bitsede gitsek tadındaydı. Maç adına çok bahsedilecek birşey yoktu ortada. Eskişehir'in de ahım şahım bir kadrosu olmadığı ortada. Ligdeki konumları onlar için hayli yeterli olmalı. Daha fazlasını ne o kadro nede o hocayla başarabilmeleri pek mümkün değil.
Cumartesi günkü Tofaş - Bornova izlenimlerime gelirsek, seyircinin nasıl bir maçı döndürebildiğini izledik. Tabi birde Recep Ankaralı hadisesi var. Bir adamın yönettiği her maç gerlim, her maç olaylı mı olur arkadaş. Tofaş kötü başladığı maçta ikinci yarıdaki sert savunması ve seyirci desteğiyle evindeki yenilgi serisini kırdı. İkinci yarıdaki sert müdafa ve hızlı hücumlar epey canını yaktı rakip takımın. Bitime 4 dk. kala mola esnasında Recep Ankaralı ve Efe Aydan atışması pek alışık olmadığımız bir durumdu. Efe Aydan gibi bir adam bile çileden çıkmış durumdaydı varın siz düşünün. Aynı Recep Ankaralı'nın seyirci ile diyaloğa girmesi de çirkin bir görüntü oluşturdu. Maçın gözlemcisine eliyle yaz bunları işareti yaparken iyide, senin yaptıklarını kim yazacak peki Recep Bey. Tofaşta takımın en iyisi yine Bowmandı. Denison ve Kolariç de içeriden epey katkı verdi. İkinci yarı Can Altıntığ, Mehmet Yağmur ve Lamar Butlerı da beğendim diyebilirim. Olması gerektiği gibi oynadılar, doğru anda doğru hücum ettiler.
Haftaya Bursa derbisi var. O maçta epey gerilimli geçecek. Özellikle Renault cephesinde işler iyi gitmiyor. Daha detaylı bir yazıda hem önümüzdeki maçın analizini hemde ligdeki durumları ile ilgili bir yazı yazmayı düşünüyorum. Ölmez sağ kalırsak tabi.
20 Ocak 2010 Çarşamba
Erman ve Şansal Üzerine
Geçen haftaki yayın ihalesinin üzerinden bir hafta geçmeden Erman Toroğlu'nun kovulduğu haberi yayılmaya başladı. Ayrılığa dair şu ana kadar henüz resmi bir açıklama yok. Erman Toroğlu'nun olmadığı bir Maraton'u yapmak istemeyen Şansal Büyüka ile de görüşmeler sürüyormuş. Biri Fenerbahçe tesislerindeki garsonluktan diğeride kabzımallıktan geldiği için o konularla ilgili bir şeyler yazıp belden aşağı vurmayacağım. Ben nasıl mühendisliğin yanında amatör olarak bu blogu tutabiliyorsam onlarında spor medyasında yer almaları gayet normaldir.
Asıl değineceğim şudur, bu haberin çıkmasından sonra yaygın Türk Medyasında bir Erman Toroğlu'nu kurtarma girişimleri aldı başını gidiyor. Neymiş efendim, "Erman Toroğlu bu ülkenin gerçeğiymiş" (A.Çakır), "Erman Toroğlu sebep değil sonuçmuş" (M.Demirkol). Geçiniz bu ayakları. Türk halkına yıllarca Televole izlettiren adamdır Şansal Büyüka. Halk istiyorki bizde yapıyoruz gibi bir düşünce içinde olmamalı bu işin başındaki insanlar. Erman Toroğlu ve Ahmet Çakar bu ülke futbolunun ve hakemlik kurumunun gelişememesindeki baş aktörlerden biridir. İstedikleri pozisyonu saatlerce ekrana getirirken, istemedikleri pozisyonu ekrana dahi getirmeyen, bu yolla ligi rahatlıkla manipule eden Erman-Şansal ikilisinin Türk futbolundan el çekme zamanı gelmişte geçmiştir artık. Bursaspor'un küme düştüğü yıl olan 2004 senesinde sırf bu ikilinin yaptığı manipulasyonlar sonucu Lig tv ve Digitürk üyeliğini iptal ettirmiş Bursalı bir spor sever olarak kendi çapımda diyorum ki; şayet bu ikili Digitürkten kovulur ve Bursasporun tüm maçlarını (%80'e de razıyım) yayınlamayı taahhüt ederlerse bende 6 sene sonra yeniden Digitürk abonesi olmaya seve seve evet derim. Bu ikilinin yanında komple ekibinde temizlenmesi görüşündeyim ayrıca. Digitürk yöneticileri biraz İngiliz kanallarında Premier Lig yada Amerika kanallarda Nba izlesinler ve görsünler profesyonel yayıncılık nasıl oluyormuş. David Stern'ün sadece ligin değerini korumak adına koyduğu katı kuralları bizim federasyona ders olarak anlatmak lazım. Neyse konuyu fazla dağıtmadan bitireyim, eminim benim gibi düşünen yüzlerce sporsever artık ekranda bu işi tarafsız yapan, çıkarları doğrultusunda basit hesaplar yapmayan programları görmek istiyor. Ntv ve %100 Futbol'un son yıllardaki çıkışıda bu yüzdendir.
18 Ocak 2010 Pazartesi
Uluğ (Yll) Kaçaniku ve Daçka
Haber pek tazeliğini korumamakta ama belirtmekte fayda var. Sezona Kosova'da başlayan (eski haber şurada) Uluğ (Yll) Kaçaniku Darüşşfaka'nın yeni transferi. "Haber beklediğim takımlar var" diyerek isim vermemişti sezon başında konuştuğumuzda. Şimdi hem süre bulabileceği hemde kendini ispat edebileceği bir takıma transfer oldu. Anlaşma gereği Daçka küme düşerse serbest kalabilecek ama ben kendisine de söylediğim gibi küme düşseler bile Daçkada kalmasının daha faydalı olacağını düşünüyorum. Çok cazip bir teklif olmadıkça Daçkada kalmak hem O'nun için hem Daçka için daha faydalı olacaktır. "Şimdilik sadece kümede kalmaya odaklandık, sene sonu duruma göre bakacağız" diye belirtti durumunu, bakalım her iki taraf içinde hayırlısı olsun.
(Mersin maçında 9:29 dakikada 2 sayı üretmiş. İlerleyen haftalarda süreleri ve istatistikleri daha da artacaktır diye düşünüyorum.)
Keyif mi Demişim?
Tofaş için ilk kullanılacak cümle yine evinde kazanamadılar şeklinde olur. Ciddi anlamda fobiye dönüşmek üzere içerideki maçlar. Cumartesi günü İzmirde bir görüşmeye gittiğim için bu maçı izleme şansım olmadı. Ara ara telefon ile skor aldım sadece. Tofaş'ın kötü savunması yine hortlamış durumda. Telekom maçın tüm periyotlarını önde tamamlamış (14-17, 15-20, 17-25, 25-34). Yani ilk periyottan sonra Telekom canının istediği gibi götürmüş maçı. Ribaundlardaki 43-26'lık ezici Telekom üstünlüğü en dikkat çeken istatistik. Maç boyu Telekomlu oyuncuların yaptığı 16 hücum ribaundu da kayda değer. Tofaşlı oyuncular toplamda 8 serbest atış kullanırken, Telekomda bu sayı 12 olmuş. Bu istatistik bile gösteriyor iki takımında savunmayla pek alakalarının olmadığını.
Telekom uzunlarının yüksek yüzdeli ve bol ribaundlu istatistikleri yanında Tofaşlı oyunculardan bireysel olarak öne çıkan isim 11 sayı 7 rib 2 blok ile Brandon Bowman olmuş. Ligler başladıktan sonra yapılan Bowman hamlesi Tofaş için bu sezonki en akılcı iş diyebilirim. Bowman'ın yanında en skorer isim 12 sayı 2 rib 5 asist ile Can Altıntığ olurken, genç guard Fırat Töz'ün 8 dakikada kullandığı tüm atışlarda isabet bularak 10 sayı yapması sevindirici. Mehmet Yağmur'un düşük performansı devam ettiği sürece daha çok dakika kapıp bir parlama yapabilir Fırat Töz. Mehmet Yağmur her geçen gün geriye giden bir performans çiziyor. Bir maç tamam kıpırdanmaya başladı dedikten sonra adeta yokları oynuyor. Nereye kadar bu şekilde gidecek bilemiyorum.
Telekom cephesine bakarsak, yüksek formları devam ediyor. Gayet moralliler ve önlerine geleni deviriyorlar. Yabancı tercihlerini şahsen çok beğenmesemde, geniş ve alternatifli bir kadroları var. Ligin geri kalan kısmı için Beşiktaştaki para krizi kısa sürede çözülmezse 4. sırayı kapacaklarını ve kolay kolay ilk 4 dışına çıkmayacaklarını düşünüyorum.
Tofaş Perşembe akşamı parasız ve moralsiz Beşiktaş Cola Turka deplasmanına çıkıyor. Hemen ardından Aliağa Petkim deplasmanı ile 2. yarının açılış maçını yapıyor. Bursada oynanacak 3 hedef maç (Bornova - Renault - Kepez) öncesi yapılacak 2 deplasmandan yine sürpriz yapabileceklermi göreceğiz. Oldukça dengeli giden bu ligde şu 5 maç Tofaş'ın ligin son haftalarını nasıl geçireceği açısından belirleyici olacaktır.
2 hafta önce Bursa'da Erdemir'e karşı ortalarda görünmeyen Renault mücadelesi bu sefer Bandırma'da ortaya çıkmış. Joshua Heytvelt ve Olu Famutimi ile güçlü rakibine son dakikalara kadar kafa tutumuş Renault. Banvit'in daha geniş rotasyonla oynadığını düşünürsek son periyotta Renault'a oranla daha fazla ayakta kalabilmesi de çok şaşırtıcı değil aslında. Renault Banvit deplasmanı ile oldukça zorlu bir seriye girdi. Sırasıyla Çarşamba akşamı Fenerbahçe Ülker'i, Cumartesi günü Galatasaray Cafe Crown'u konuk edecekler. Ardından Pınar Karşıyaka deplasmanı var ki hiç te kolay bir maç olmayacak Renault için. Bu seriden bir galibiyet çıkarabileceklermi yoksa alttan gelen Mersin, Kepez, Galatasaray gibi takımların da altına düşeceklermi göreceğiz. Hükmen kazanılan Galatasaray Cafe Crown maçı olmasaydı takım 4 galibiyetle Mersin ve Kepez'in yanında olacaktı ki oldukça can sıkıcı bir durum bu.
Banvit maçına yeniden dönersek, TBF'nin All Star organizasyonu için düşünmediği iki isim Joshua Heytvelt ve Olu Famutimi nazire yaparcasına istikrarlı performanslarına devam ediyorlar. Özellikle Heytvelt Bandırmada sapıtmış; 19 sayı 24 rib (10'u hücum) 2 top çalma 3 blok. Chuck Davis ve Lance Williams'a adeta tek başına meydan okumuş. Onun yanında Famutimi'nin 22 sayı 7 rib 3 asist 2 top çalma 1 blokluk performansıda alkışı hak etmiş. Keşke imkanım olsaydı da şu maçı yerinde izleyebilseydim. Renault'un 61 sayısının 41'i bu ikiliden gelmiş, Wink Adams'ı da dahil ettikmi yerlilerin tamamı maç boyu toplamda 12 sayı 12 ribaund yapabilmiş. Yabancılar için söyleyeceğimiz övgü dolu sözleri malesef yerliler hak etmiyor. Zaten Renault'un en zayıf noktasıda yerlilerden aldığı kısıtlı katkı. Ahmet Erdoğan ligin başındaki formundan epey uzak, aynı şeyleri Nedim Dal içinde söyleyebiliriz. Ufuk Kaçar sakatlıktan dönsede pek bir varlık ortaya koyamadı. Diğer pivot Mutlu Demir bir var bir yok. Alpaslan, Tufan ve Oğuz'un tamamladığı bench oyuncularından ise bahsetmeye gerek duymuyorum.
Mustafa Güçyetmez ve Chris Agwumaro takviyeleri ile toparlanan Finalspor deplasmanda Yeni Nesil'i geçerek çıkışını sürdürdü. Nitekim Mustafa 23, Chris 18 sayı ile en skorer isimler olmuşlar. Burçin Badem yönetiminde Yeni Nesil ligin dibine demir atarken, Final ise yeniden play-off potasına girdi. Takımların birbirine bu kadar yakın olduğu bir ligde üst üste alınan iki galibiyetin ne kadar önemli olduğunu tekrar gördük. Önümüzdeki Cuma 3. sıradaki Selçuk Üniversitesi Bursaya konuk olacak ki Final'in form durumunu düşünürsek epey çatırtı bir maç olacak diyebiliriz.
Kapanışı pazar günkü Bursaspor maçı ile yapalım.
Pazar gününü dönüş yolunda geçirdiğim için bu maçın son 15-20 dakikasına yetişebildim. Doğrusu maç boyu pekte fazla birşey ortaya koymamışız yine. Kupada gruptan çıkma şansı son maçta içerideki Sivas maçına kaldı. Denizli'nin son hafta muhtemel bir Tarsus galibiyetini hesaba katarsak son haftaki bu maç tam bir final olacak iki takım içinde. Sivas ve Denizli'nin ligdeki durumları ortadayken kupada bu kadar ısrarcı olacaklarını düşünmüyordum doğrusu. Kupanın fikstürde lig öncesi hazırlık gibi düşünülmesi ve bu takımların ayaklarına gelen çeyrek final fırsatını tepmek istememeleri gayet normal. Son 20 dakika ve özet görüntülerden en çok dikkat çeken Ivankov'un yedeği Yavuz'un güven veren performansı diyebilirim. Ertuğrul Sağlam'ın ikinci yarı başlarken Turgay - Ömer Erdoğan değişikliği ile Zapo'yu sağ beke çekmesi, Batalla'nın 90 dakika forma giymesi maç adına diğer dikkat çeken ayrıntılardı.
15 Ocak 2010 Cuma
Cumartesi Basketbol - Pazar Futbol Keyfi
16 Ocak 2009 Cumartesi - BBL
17.00 Tofaş - Türk Telekom (Bursa Atatürk Spor Salonu)
Formda Telekom evinde kazanamayan Tofaş deplasmanında. Telekom için Murat Özyer'i gönderdikten sonra iyi bir ivme yakaladı diyebiliriz. Ligdeki farklı Karşıyaka galibiyeti üstüne birde Eurocupta gruptan çıkmayı başarınca Ankara ekibinde moraller epey yerinde. Son maçlarda savunmayıda epey sertleştirdiler, normal bir takım için ortalama sayılabilecek bir savunma aslında ama söz konusu Telekom olunca epey sertleştiler diyebiliriz. Ev sahibi Tofaş ise en son iç saha galibiyetini 3. hafta Renault karşısında almıştı. Deplasmanda alınan 4 galibiyet alınmamış olunsaydı zaten durum epey iç karartıcı olabilirdi. Bursadaki Antalya BŞB yenilgisini unutturmak ve Bursa seyircisiyle barışmak adına güzel bir hediye olabilir Telekom galibiyeti. 7 galibiyetli rakibini yakalamak ve bir kaç basamak daha tırmanmak da keyif verici olur Tofaş cephesi için. Tofaşta ameliyat olan Nezih Özbakır olmayacak, TT ise Belçika deplasmanında ülkesinden dönmeyen Wilson ve Serkan Erdoğan'sız mücadele etmişti. yarın oynayıp oynamayacakları şüpheli bu ikilinin. Telekom kadro itibarı ile ağır bassada Tofaş'ın artık Bursada da kazanması gerek. Epeydir bu maçı izlemek için bekliyordum ama bugün çıkan bir İzmir seyahati işleri bozdu doğrusu.
19.00 Banvit - Oyak Renault (Banvit Kara Ali Acar Spor Salonu)
Aradan önceki son maçta evinde Erdemir karşısında varlık gösteremeyen Renault bu hafta Banvit deplasmanında. Banvit'te tıpkı Telekom gibi son derece moralli. Hafta içi Challenge Cup'ta kazanarak gruplarını lider tamamladılar. Bu formlarıyla bu kupada epeyde ilerleyecekler gibi görünüyor. Ligde son 7 maçlarından 6 galibiyet çıkardılar ki bunun sonucunda 4. sıraya kadar yükseldiler. Bandırma'da kolay kaybetmiyorlar. Renault ise bir türlü istikrarlı bir görüntü çizemedi. Bir hafta çok umut verirken ertesi hafta hiç ortalarda görünmüyorlar. Banvit'in evinde fazla zorlanacağını düşünmüyorum. Balıkesir temsilcisinde Chuck Davis sakatlığını atlatamadı ve büyük olasılıkla yarında oynayamayacak.
16 Ocak 2009 Cumartesi - TB2L
16.00 Yeni Nesil - Finalspor (Recep Şahin Köktürk Spor Salonu)
Epeydir Finalle ilgili bir yazı girmiyordum buraya. En son girdiğimde galibiyetsiz Düzce'ye deplasmanda kaybetmişlerdi. Verilen arayla beraber Amerikalı Courtney'i gönderip yerine 2 takviye yaptılar. Forvet mevkisini Amerikalı Chris Chucks Agwumaro ile, oyun kurucu pozisyonunu da yakından tanıdığımız Mustafa Güçyetmez ile güçlendirdiler. Nitekim direk olarak ilk 5'e yapılan bu katkılarla beraber geçen hafta Beykoz galibiyeti geldi. İlk 8 içindeki gruptan kopmamak adına bu hafta tek galibiyetli Yeni Nesil'i de geçmeleri gerekli. Yeni transferleriyle güçlenen Final güçsüz rakibi karşısında bir sürprize yer vermeyecektir.
17 Ocak 2009 Pazar - Ziraat Türkiye Kupası
17.30 Denizlispor - Bursaspor (Denizli Atatürk Stadı)
Yayın : TRT
Lige verilen arayı kupa maçları ile geçiren Bursasporumuz grubundaki üçüncü maçında Denizlispor'a konuk olacak. Ertuğrul hoca bugüne kadarki üç kupa maçında da asa yakın bir kadroyla oynattı takımı. Ancak üç ikinci lig takımından üç galibiyet alınsa da oyun olarak pek tatmin olunmadı. Herhangi bir kayıp yaşanmadığı içinde şimdilik bir problem olarak görünmüyor bu durum. Denizlispor Süper ligin dibinde ve ikinci yarı her maç onlar için final niteliği taşıyacak. Devre arası transferler yapsalarda ben çok ciddi oyuncular aldıklarını düşünmüyorum. Bursaspordan alınacak bir beraberlik bile onlar için çeyrek final şansının devam etmesi anlamını taşır. Çünkü son hafta grubun puansız tek takımı Tarsusa konuk olacaklar. Bursasporda hafta içi pek iyi görünmeyen Turgay formayı Iglesias'a kaptırabilir. Kupada iyi maçlar çıkarmasada Bursaspor'un favori olduğu Denizlispor galibiyetinin ise sürpriz olacağı bir karşılaşma benim için
14 Ocak 2010 Perşembe
Aziz Yıldırım Basketbola da El Atsın
Bugün futbol maçlarının ihalesi vardı. Haber siteleri, spor siteleri, televizyonlar vs. mutlaka gözünüze çarpmıştır. Bir önceki ihaleyi yıllık 140 milyon $'a alan ve her fırsatta bunu sporseverlerin başına kakan Digitürk, Türk Telekomla girdiği ihale savaşını kazandı. Bunda garipsenecek bir durum yok.
Gelelim Digitürk'ün verdiği paraya. Bir yıl için kemiksiz 320 milyon $ , %10'luk federasyon payı, vergiler vs.ler eklenince meblağ 400 milyon $'ın epey üzerine çıkıyor. Yani bir önceki bedelin 2,5 katı. Düşünün artık 140 milyon $ için ağlanıp sızlanan Digitürk gözü kapalı 320 milyon $ verebiliyor. Kulüpler Birliği başkanı Aziz Yıldırım 1 sene önceden bu günün zeminini çok güzel hazırlamaya başlamıştı. Uğur Dündar'la canlı yayınlara bile çıkıp Doğan grubunu gazladı, Aydın Doğan'ın bugün maliyeyle başı belaya girmiş olmasaydı ihalenin 400 milyon $'ı bulması işten bile değildi.
Olayın basketbol boyutuna bakarsak yayın hakkı yine aynı grubun elinde. Ama ufak bir fark var. Verilen ücret iki yıl için 13,5 milyon $. Evet bir tarafta yıllık 320 milyon $, diğer tarafta yıllık 6,5 milyon $. Elbette basketbolun futbol kadar popüler olduğunu iddia etmiyorum ama aradaki fark abes değil mi? Basketbolda futboldaki gibi Kulüpler Birliği gibi bir oluşum yok. Bildiğim kadarıyla Lig Kurulu adı altında federasyonla yapılan ortak bir toplantı varki (oda yazdan yaza) herhangi bir yaptırım gücü yok. Digitürk'ün 2008'de aldığı yayın hakları bu sezon sonunda sona eriyor. Ntv spor, Digitürk, spor kanalı kuracak olan TRT gibi ciddi taliplilerin olacağını düşünürsek epey çekişmeli olmaya aday cazip bir ihale.
11 Ocak 2010 Pazartesi
All Star'a Dair
Malumunuz dün Beko Basketbol Ligi All-Star heyecanı vardı. İzledim mi? Hayır
Gece Skytürkte özetine şöyle bir bakayım dedim, iki takımın formaları gözümü yordu dayanamayıp kapattım.
İnternetten biraz yorumları okudum ki iyikide izlememişim. Pazar günümü evimde sinir harbi yaşayarak geçirmemiş oldum. Müsabakalara büyük heyecan katacağını düşündüğüm Kinsey ile birlikte Preldziç son gece yan çizmiş. Onların yerine idareten birileri konulmuş. Üçlük yarışmasında 3 isim finale kalırken smaç yarışmasında iki isim finale kalmış (Bu nasıl bir uygulamaysa).
Engin Atsür toplamda Baron ve Toolson'un ardında kalsa da üçüncü olarak finale kaldığı üçlük yarışmasında şampiyonluğu kucaklamış. Gelelim smaç yarışmasına, burda da Sinan Güler ve Brandon Bowman ikilisi finale kalmış ama finaldeki üst üste başarısız smaçların ardından düz bir smaçla yarışmayı bitiren Sinan Güler (jürininde kıyaklarıya beraber) kapmış birinciliği. Sinanı tebrik ediyorum, bundan sonra all star smaç yarışmasında görmeyiz artık kendisini.
İşkembe-i kübradan sallama diyorsunuz ama yaşanılanları o kadar güzel canlandırıyorumki kafamda sanki canlı canlı izlemiş gibiyim bu rezaleti. Neyse az çok tahmin ediyordum zaten böyle bir organizasyon olacağını. Federason kendin çal kendin oyna misali bu senede bir all starı tamamlamış oldu (24 Ocak'ta Bayanların All Star'ı var). Yazımın başına dünkü organizasyondan güzel bir resim koyayım dedim ama araki bulasın. Federasyonun resmi sitesinde üç tane 180*180 çözünürlükte resim var. haber sitelerindekilerde ondan aşağı kalır değil. Organizasyonun üstünden bir gün geçti ama bir tane bile fotoğraf albümü yok (sene 2010). 5 gün geçince koyacaktır eminim TBF yetkilileri. Evet Hıncal Uluçvari huysuz ihtiyar tadında bir yazı yazmama vesile olan TBF ilgililerine buradan sevgilerimi gönderiyorum.
Son olarak Kayseri ile ilgili bir kaç kelam edelim. Gayet güzel bir salonları olduğunu biliyoruz (Geçen sene bayanlar Türkiye Kupası finalinde izlemiştik). Geçtiğimiz yıllarda Kayseri Meysu ile Avrupa Kupalarına katılan hatta üst turları kovalayan bir takımları vardı. Ama Meysu'nun çekilmesiyle beraber potalardan da kopmaları bir oldu. Bayanlar Liginde Panküp Kayseri ile varlıklarını sürdürüyorlar. Bu organizasyon sonucu inşallah başka sponsorlarda çıkarıp yeniden erkek basketbolunda bir çıkış yakalarlar.
Gelelim yazımızın bilgi pasajı kısmına. TBL'de All Star 2004 yılından itibaren yapılıyor. Son 4 yıldır da Beko All Star adında düzenleniyor. Wiki dahil bir çok kaynakta bu all starlar hakkında bilgi bulunabilir. 30 yaş üstünün çok net hatırlayacağı benim gibi 25-30 yaş arasının hayal meyal hatırlayacağı yıllardaki all star organizasyonumuzun adıysa Reebok All Star idi. Geçtiğimiz hafta Fanatik Basket.net'te yayınlanan bir fotoğrafla böyle bir araştırma yapma isteği uyanmıştı bende, Fanatik Basket'in nostalji haberi şurada.
Kısıtlı kaynaklardan derlediğim bilgilere göre 90'lı yıllarda 7 sezon üst üste All Star organizasyonu düzenlenmiş. Bu organizasyonlar nba'deki gibi cumartesi-pazar günlerine yayılmış ve Reebok-Shell sponsorluğunda yapılmıştı. Reebok'un Turgay Demirel ile ticari ilişkisini biliyoruz ama Shell ne alaka bilmiyorum doğrusu.
10 Şubat 1990 - 1. Reebok All Star Basketbol Şöleni
Bu organizasyon ile ilgili elimdeki bilgiler oldukça kısıtlı. O yıllarda smaç yarışması yerli ve yabancı oyuncular olmak üzere ikiye ayrılırken; yarışması yerlilerden Beslen'li Haluk (sanırım Yıldırım), yabancılardan ise Williams (sanırım Pete) kazanmış. Türk Karması - Amerikan Karması maçını ise 118 - 97 ile Amerikalılar kazanmış. Müsabaka sonunda ise herhangi bir MVP seçimi olmamış.
24 Şubat 1991 - 1. Reebok All Star Basketbol Şöleni
İkincisi düzenlenen organizasyonda bu kez bilgiler daha net. Smaç yarışması bir önceki yılki sahiplerine gitmiş. Üçlük yarışmasını ise şimdilerin başarılı antrenörü Altar Tunçkol kazanmış. Oyunculuk yıllarında hatırladığım en büyük özelliğide sol eliyle gönderdiği üçlüklerdi zaten. Türk - Amerikan Karması yerini Avrupa - Asya karmasına bırakırken Avrupa Karması 117-112 ile kazanan taraf olmuş. Şu anda Habertürk'te yazarlık yapan Gökhan Türe organizasyonun 4 bin kişi tarafından takip edildiğini belirtsede hangi salonda oynandığı bilgisini geçmemiş haberinde. Atlanmış bir habercilik detayı doğrusu.
19 Ocak 1992 - 3. Reebok All Star Basketbol Şöleni
Bu organizasyon ile ilgili bilgilerde kısıtlı. Nerede yapıldığına dair bilgi bulamadım henüz. O yıllarda smaç yapan yerli oyuncu sayısı bulmak epey zordu. Yerlilerde finali Ömer Saybir ve Cenk Renda ( gülmeyin sakın :) ) yaparken, yabancılarda ise finale çıkan isimler Cumberland ve Smith olmuş. Asya-Avrupa kapışmasını ise 117-115 ile Avrupa Karması kazanmış.
27 Aralık 1992 - 4. Reebok All Star Basketbol Şöleni
Organizasyonun 4.'sü İzmirde düzenlenmiş. Yine kısıtlı bilgiler mevcut bu organizasyonla ilgili. Ama benim en çok dikkatimi çeken düzenlenen tarih oldu doğrusu. Noel'in göbeğinde yabancı oyuncuları İzmirde bir organizasyona götürmek pek kolay olmasa gerek.
24 Ocak 1994 - 5. Reebok All Star Basketbol Şöleni
Benim net hatırladığım en eski organizasyon buydu. Turnuva Bursa'da gerçekleşmiş ve o yıllarda basketbolla abileri sayesinde yeni yeni tanışmaya başlamış bir ilkokul öğrencisiydim. Büyük direnişlerime rağmen salona götürülmemiş ve evde maçı izlemiştim. Salondan gelen abilerimin sarı shell şapkası hediye etmesi ile biraz olsun mutlu olabilmiştim. Çetin'in blogundaki yorum kısmında da yazmıştım orta sahadan üçlük atan bir seyirci Fiat Tipo kazanmıştı diye. Bu bilgiyide doğru hatırlıyormuşum Milliyet'in haberinde de bahsedilmiş. Reebok - Shell - Coca Cola - Tofaş Fiat. Oldukça iyi sponsorlar doğrusu. 1992'de başkanlığa gelen Turgay Demirel federasyonunun önemli bir hamlesi. Asya Karması için sonuç yine hüsran olurken, smaç yarışmasını yerlilerden Tofaşlı Nihat Mala, yabancılardan Karşıyakalı Mike Cumberland kazanmış. MVP ödülü ise ilk defa bu organizasyonda karşımıza çıkıyor ve Efes Pilsen'li Larry Richard en değerli oyuncu ödülünü kazanıyor.
8 Ocak 1995 - 6. Reebok All Star Basketbol Şöleni
Organizasyon'un 6. ayağı İstanbulda düzenlenirken üç sayı yarışmasının galibi Mavi Jeans Ortaköy'den Cumberland oluyordu. Smaç yarışmasında kazananlar ise yerlilerden Efes Pilsen'li Mustafa Kemal Bitim, yabancılardan Antalyalı Afeaki. Avrupa Karması 136-129 ile yine kazanırken MVP Harun Erdenay seçilmişti. Turnuvanın bir diğer ayrıntısı ise Harun ve M.Kemal'in ödüllerini, Efes Pilsen'in de Cibona maçının gelirini kanser hastası basketbolcu Kaan Dağdelen'in tedavisi için bağışlamasıydı.
7 Ocak 1996 - 7. Reebok All Star Basketbol Şöleni
Reebok All Star'ın 7. ve son ayağı Antalya da gerçekleşmişti. Bu organizasyonla da ilgili bir kaç ayrıntıyı net hatırlıyorum. Smaç yarışmasında Conrad McRae yanan topların üzerinden bir smaca imza atmıştı. Ama kazananlar yerlilerde Meysu'lu Haluk Ayata, yabancılarda Antbirlikli Dixon olmuştu. Üç sayı yarışmasını Naumoski kazanırken, 99-99 eşitlikle biten Avrupa-Asya maçı ardından MVP Hüseyin Beşok seçilmişti. Bir diğer ayrıntıda maçın hakeminin oyun oynanırken pas alıp üçlük atması olmuştu ki çemberden dönsede fena bir şut değildi benim hatırladığım. O hakemin ismi Özcan Akkaya imiş. Maç sonu Orhun Ene'nin başı çektiği timsah yürüyüşü de hoşmuş gerçekten.
Ertesi sene ülkemizde düzenlenen Fiba Eurostar organizasyonu nedeniyle Reebok All Star düzenlenmemişti benim hatırladığım. Ondan sonraki yıllarda da Lig ve Avrupa takvimi nedeniyle 2004'e kadar bir organizasyon olmamıştı. Basket ve Fast Break dergisinin eski sayılarına da bakmam gerekli net bir şey söylemek için. Zaman içinde daha fazla bilgi ve resim elde ettikçe bu konuyu editleyeceğim. Resimler milliyet gazetesine aittir.
7 Ocak 2010 Perşembe
Nezih Özbakır Ameliyat Oldu
5 Ocak 2010 Salı
Beko All-Star'da Tek Bursalı
10 Ozak Pazar günü Kayseride oynanacak Beko Basketbol Ligi All Star karşılaşmasının kadrolarını açıklamış TBF. Sağolsunlar zahmet oldu maç günüde açıklayabilirlerdi kadroları. Bu organizasyonda Bursayı temsil edecek isim ise Brandon Bowman oldu. Tofaş'ın Amerikalı forveti aynı zamanda smaç yarışmasına da katılacak. Tam kadrolar şurada. Açıkçası Renault'tan Olu Famutimi ve Antalya BŞB'den Brian Greene de olmalıydı bu listelerde. Bu iki ismin olmaması benim için önemli bir hayal kırıklığı. Tek tek isimleri tartışmayacağım ama en azından smaç yarışmasına dahil edilmeliydi bu ikili. Seyirciden gelen oylar, medya mensuplarının oyları ve antrenörlerin oyları dikkate alınmış bu kadrolar açıklanırken. Bu üçünün ortasını nasıl bulmuşlar merak ediyorum doğrusu.
Arda Turan & Metin Oktay
İki günlük bir haber, Galatasaray kaptanı Arda Turan tesislerdeki bir ziyaretçinin Fenerbahçe marşı çalan telefonu karşısında ziyaretçiyi bir güzel fırçalamış. Antalya'ya giderkende buyurmuş ki; "Yine olsa aynısını yapardım, orası bizim özelimiz orda Fenerbahçe marşı kimse çalamaz."
Pek fazla yorum yapmayacağım söyledikleri için, liseden gelen geçmişiyle ve duruşlarıyla övünen bir camianın kaptanın bu ruh haline girmiş olması üzücü. Kendisine verilecek en güzel cevap aşağıdaki fotoğraftır kanımca. Artık sporda hoşgörüsüzlüğün dibine vurmuş bulunmaktayız. Medyasından, yöneticilerine kadar emeği geçen herkesi kutlamak gerek.
4 Ocak 2010 Pazartesi
T.E.D. ve Tanıdık Yüzler
TED, Nam-ı diğer Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü.
Yıllardır Erkekler 2. Basketbol liginde istikrarlı bir şekilde ne yukarı ne aşağı aynı çizgide devam eden bir takım. Bu sezon lige kötü bir başlangıç yaparak girmişler. 49-101'lik İTÜ mağlubiyeti sonrası bir kan değişikliğine gitmişler ve takım tecrübeli coach Atilla Çakmak'a emanet edilmiş. Son 6 maçının 4'ünü kazanan TED ligin ilk yarısını da play-off potasında ve grup 7.si olarak bitirmiş durumda. 7 galibiyetli İTÜ ve Işıkspor'u yakalayabilirlermi bilmiyorum ama play-offlarda da bir sürpriz yaşatmalarına şaşırmam doğrusu. Oyuncu olarak Tofaş formasını sırtına geçirdiği günden itibaren yıllarca Bursa ve Türk Basketboluna hizmet eden Atilla Çakmak ve talebelerini bundan sonra ilgiyle takip edeceğim doğrusu. 2007-2008 sezonundaki kısa Darüşşafaka macerasından sonra yeniden coach olarak parkelere dönen Atilla Hoca TED'e tanıdık isimleride katmış durumda.
Hali hazırda sezona başlarken takıma katılan Oyak Renault altyapısının ürünü Olcay Özkundilli'nin yanı sıra yine aynı dönem Renault alt yapısının ürünlerinden Ersan Özseven TED kadrosunda yer almakta. Atletik yetenekleriyle bir dönem Türk basketbolunun gelecek vaad eden önemli isimlerinden biriysi Ersan Özseven. Renault'ta beklenilen patlamayı bir türlü yapamamasının ardından Pınar Karşıyaka ve Mersin maceralarından sonra ikinci ligde basketbol yaşantısına devam ediyor. 2006'daki all-star organizasyonunda smaç şampiyonluğu yaşamışlığıda var. (edit: Bunu yanlış hatırlamışım, Ersan smaç yarışmasında finale kalmış Trepagnier ve Haislip'in ardından üçüncü olmuştu)
TED'deki tanıdık isimler sadece bunlarla sınırlı değil. Atilla Çakmak'la beraber takıma sezon ortasında katılan iki isim var ki buram buram tecrübe akıyor diyebiliriz. Serdar Çağlan ve Şemsettin Baş.
1993'te Fenerbahçe ile play-off finali oynayan Tofaş Sas'ın genç uzunuydu Serdar Çağlan. Yıllar süren Tofaş kariyeri sonunda gittiği Ülkerspor ile TBL şampiyonluğuda yaşayan 37 yaşındaki oyuncu iki sezonluk Ülker macerasının ardından uzun yıllar İTÜ forması giydi. Arada basketboldan koptuğu bir kaç yıl ve Tekel macerasıda var benim hatırladığım. Bu sezonki istatistikleri; 19:43 dakika 6.7 sayı 4.9 ribaund
Gelelim Şemsettin Baş'a. O da Atilla Çakmak'ın hocalığında 19 yaşında geldiği Tofaş'ta 8 sene aralıksız basketbol oynadı. Saçlarının seyrek olması nedeniyle hep ihtiyar bir oyuncuymuş gibi düşünülsede oldukça genç yaşta Türkiye Liginde önemli istatistikler yaptı. Dışarıdan etkili şutlarıyla hatırladığımız Şemsettin'in 1997-98 sezonunda Fenerbahçe potasına gönderdiği son saniye üçlüğü Bursalı basketbolseverlerin unutulmazlarındandır. İki yıl üst üste şampiyon olan efsane kadroda yedek beklemesine rağmen önemli katkılar veren Şemsettin kulübün profesyonel şubeyi kapatmasıyla birlikte Karşıyaka yolunu tuttu. Kısa bir Rusya (Avtador Saratov) macerasının ardından Türkiye'de Galatasaray'a dönmüş, 30'lu yaşlarını Telekom ve Galatasaray formaları altında geçirmişti. O bildiğimiz üçlükleri ikinci ligde de olsa şimdi yeniden potalara gönderen Şemsettin'in bu seneki istatistikleri ise; 21:12 dk. 7.7 sayı 2.7 rib 2.4 asist. Unutmadan ikinci ligdeki oyunculuğunun yanı sıra, doğup büyüdüğü İstanbul Kartal'da Basketbol Gelişim Spor Kulübü'nü kuran Şemsettin burada genç nesillere basketbol öğretiyor.
TED, Finalsporla aynı grupta olmadıkları için Bursada izleme imkanım şu an için pek mümkün görünmüyor. Ama gözlerim üzerlerinde...
3 Ocak 2010 Pazar
Tatil Bitti TBL Zamanı
Perşembeyle beraber 3 günlük bir İzmir kaçamağı iyi geldi ne yalan söyleyeyim. İşten güçten bunalmışken biraz kafa dinlemek iyi geldi doğrusu. Bu arada dünkü Tofaş ve Renault maçlarıda gümbürtüye gitti. Şöyle bir bakalım dünkü sonuçlara.
Tofaştan deplasman galibiyetlerine devam. Ligdeki 6 galibiyetin 4'ü deplasmandan geldi. Son maçlardaki savunma konsantrasyonuda dikkat çekici. Önümüzdeki haftaki Telekom maçı önemli bir sınav olacak savunmanın durumunu görmek açısından. Bursadaki Erdemir, Karşıyaka, Antalya yenilgilerine gerçekten üzülüyor insan şu maçların tamamı olmasada 1-2 galibiyet alınabilmiş olunsaydı ligde durum çok farklı olabilirdi.
Mersin maçına tekrar dönersek Brandon Bowman şov yapmış diebiliriz. Galatasaray CC deplasmanından sonra yine muazzam bir deplasman performansı çıkarmış. Artık iç sahadaki maçlarda da böyle coştuğunu görürsek çok iyi olacak. Dünkü prformansı 6/8 iki sayı 5/6 üç sayı isabetiyle 31 sayı 10 rib 2 top çalma 2 blok. 14 sayı 5 ribaund yapan Denisonla beraber Mersin pota altını dağıtmış bu ikili. Nihat İziç daha çok rotasyonu severdi ama bu maçta üç oyuncu (Bowman, Denison, Cihad) birden 30+ süre almış. Cihad Şahin'inde pozisyon olarak 3,5 oynadığını düşünürsek maçın büyük çoğunluğunda üç uzununu oyunda tutmuş Nihat İziç. Lamar Butler'ın 16:43 ile bu sezonki en düşük süresini aldığını da ekleyelim. Geçen haftaki facia şutlardan sonra bu hafta takım 7/17 ile oynamış üç sayı çizgisinin gerisinden. Bowman'ın 5/6'sını çıkarırsak üç tane guard Mehmet Yağmur (4/0), Orçun Göllü (1/3), Lamar Butler (1/4) yine döktürmüş üç sayı çizgisinin gerisinden.
Bu galibiyetle Tofaş 6 galibiyetle play-off yarışından kopmazken en önemlisi Mersin'ide dipte tutmuş oldu. Mersin'de geçen seneki kaliteli yerli-yabancı tercihleri bu sene tutmamış gibi. İsabetsiz yabancı tercihlerinin yanında Nedim ücel gibi bir oyuncudanda bu sene hiç fayadalanabilmiş değiller. Daçka'nın Antalyadan aldığı sürpriz galibiyet ve Galatasaray'ın yükselen formuyla beraber düşme korkusunu iyice hissetmeye başlamışlardır. Frahm dışındaki üç yabancı birşeyler yapmaya çalışsada yerlilerden yeterli katkıyı alamadıkları ortada. Önümüzdeki iki hafta Darüşşafaka (D) ve Antalya BB maçları Mersin adına dönüm maçları olacak.
Renault'un Erdemir'e kaybetmesine bir itirazımız olamaz ama geçen hafta övgüler düzdüğümüz mücadelenin bu hafta olmayışına bir itirazımız var. Öyleki son çeyrekte bir ara skor 54-71 bile olmuş. Erdemir'in Renaultla kıyaslanamayacak derecede bir bütçesi olduğu gerçeği kabulümüzdür ama özellikle yerli oyuncuların tamamının koca maçı 24 sayı ile bitirmesi kabulümüz değildir. Geçen hafta Kepezdeki mucizevi geri dönüş ve ilk haftaki hükmen kazanılan GS CC maçları olmasa Renaultta işler ne durumda olurdu bilemiyorum. Şimdi dört tane zorlu maç Banvit (D), Fenerbahçe Ülker ve Galatasaray CC, Pınar KSK (D) 'dan oluşan zorlu bir fikstür var önlerinde. Bakalım Yücel Platin bu maçlarda şapkadan tavşan çıkarabilecekmi?
Erdemir maçı istatistiklerini şöyle bir gözden geçirirsek, maç boyu düzenli olarak savunmadaki zaaf dikkat çekici. Sırasıyla 19-21-25-19 sayı yemiş Renault. Üçüncü periyoddaki 17-25'lik skorla zaten maç kopmuş gitmiş. Olu Famutimi 8/12 saha içi isabetiyle 21 sayı 3 rib 1 blok ile istikrarlı çizgisini korumuş. Jovan Adams 0/5 üç sayı ile oynasada 17 sayı 7 rib ile ayakta kalmaya çalışmış. 1.80 metre ile takımın açık ara en kısa isminin aldığı 7 ribaund dikkat çekici. Mutlu Demirle beraber en çok ribaund alan isim olmuş takımında ki inşallah takımın diğer uzunlarınında dikkatini çekmiştir bu durum. Takımın istikrarlı ismi Heytvelt sadece bir saha içi basketi bulup 7 sayı 6 ribaundda kalmış. Yerli oyunculardan kısıtlı bir katkı alan Renaultta Heytveltinde etkisiz bir gününde olması sonucu Renaulttan bir galibiyet beklemek zaten sürpriz olurdu.
Konuk Erdemir ise Tofaş'ın ardından Renault'uda Bursada devirerek bu seneki Bursa deplasmanlarını bitirmiş oldu. Lige durgun başlayan Nathan Funk'ta çıkış devam ediyor. Hakan Köseoğlu tek başına Renaulttan fazla asist yapmış (9-13) ki oldukça ilginç bir istatistik. Dışarıdan Hakan'ın 13 asistine içeriden Leon Williams 25 sayı 15 rib (7'si hücum) eşlik etmiş ve rahat bir galibiyet almışlar. Üstüste 3 galibiyetle beşinciliğe kadar çıktılar ki kolay kolay ilk 5'ten kopacaklarını sanmıyorum artık.
27 Aralık 2009 Pazar
Oyak Renault Mucizesi
Ne yalan söylüyeyim Oyak Renault bugün beni çok kötü yanılttı. Hafta içi kaybedilen Efes maçı sonrası Renault için kurduğum cümleler şöyleydi:
"Zaten Yücel Platin'in en beğendiğim yanlarından biridir kaybetse bile maçı kolay kolay bırakmaz takım. Bu sene bazı maçlarda bunu göremedik belki ama her geçen hafta takımın iyiye gittiğini söyleyebiliriz (yada ben böyle umut ediyorum)"
Evet bunu bilmeme rağmen bugün kendilerinden özür diliyorum. Çünkü sahadan.com'da baktığımda (TBF sağolsun bugün hiçbir maçın skorunu takip edemedik) skor 60-38 idi ve koca periyot üç sayı mı attınız diyip oyunculara kızdım kendi içimden. Biraz dizi izleyeyim hiç değilse keyfim yerine gelsin akşamda maçla ilgili bişeyler koyarım diye düşündüm ama Renault feci halde beni yanılttı. Turkbaskete girdiğimde şok oldum diyebilirim, onların kullandığı başlıkta mucize şeklindeydi ve direk başlığı alıp buraya kopyaladım bende.
Ben maçı bıraktığımda üçüncü periyodun son 3 dakikası ve Kepez'in 60-38'lik üstünlüğü vardı. Bu andan sonra Renault periyot bitimine kadar 9-0'lık seri ile 60-47 ile gitmiş kenara. Dördüncü periyotta bu kez bir buçuk dakika içinde 9-0'lık seri gelmiş ve maç bir anda 60-56 olmuş. Kepez dakikalar sonra ilk basketini bulsada Renault fırtınası devam etmiş 64-63 ile konuk Renault öne geçmiş. Tam 26-3'lük bir seri 7 dakikada olup bitmiş. Sacramento bile Chicago'ya bu kadar kısa sürede bunu yapmamıştı. Son bir dakikaya kadar maç başabaş gitmiş ki son dakika içinde olanlarda bir başka mucize sanki. Son dakika içinde Kepez hücum ribaundlarını alarak üç kez üst üste hücum şansı yakalasa da Foster-Buckman-Ersin üçlüsü arka arkaya şutları sokamamış. Renault buna rağmen yine savunma ribaunduu alamamış ve hücum ribaundunu alan Foster'a faul yapılmış. Foster 1/2 atarken son hücumda mola alan Renault Famutimi'nin 4 saniye kala bulduğu basketle maçtan 72-71 galip ayrılmış.
Bu mucizevi galibiyetle Renault ilk deplasman galibiyetini alırken (hükmen kazanılan GS maçı hariç) zor günler geçiren Kepez'i iyice ateşe atmış oldu. Ellerinde kalan Ersin, Stanojeviç, Buckman gibi oyuncularıda kaybederlerse artık lig onlar için formaliteye döner. Nereye kadar böyle muallakta devam edecekler bilmiyorum doğrusu.
TOFAŞ - ANTALYA BŞB (Maç Yazısı)
Maça Tofaş iyi savunma yaparak başladı ve bir anda 8-2 öne fırladı, periyodun son 5 dakikasında Antalya dengeyi sağladı ve ilk periyodu 18-17 deplasman takımı önde tamamladı. İkinci periyot ise tam bir Tofaş fırtınası vardı. Savunmayı oldukça sert tutan ekibimiz 10 dakika boyunca rakibine sadece 9 sayı imkanı tanıdı ve soyunma odasına 36-27 önde gitti. İlk yarı itibarı ile Tofaş özlenen savunmasını sahaya yansıtırken hücumda yüzdeli oynamasada fast breaklerle etkili oldu.
İkinci yarı ise adeta herşey tersine döndü. Antalya ekibinde Brian Greene hücumda ve ribaundlardaki performansıyla tek başına takımını oyuna ortak etti diyebiliriz. Tabi bunda Tofaş'ın alan savunmasına karşı hücumdaki kötü oyunuda eklenebilir. Tofaş 5,5 dakikalık sürede sadece 2 sayı bulabilirken Greene'in yanına Umut Yenice ve James Thompson'da eklenince deplasman takımı son periyoda 45-47 önde girdi.
Son çeyrekte yine Tofaş durgun başlayıp Antalya Greene - Thompson ikilisi ile etkili olmaya devam etti ve fark bir anda çift hanelere çıktı 45-55. Nihat İziç maç boyu hiç oynatmadığı Marko Kolariç ve Melih Sevdaya bu anlarda süre verirken adeta Tanjeviç'ten esintiler sundu. Seyircinin de desteğiyle Tofaş rakibine yaklaştıysa da maçı kazandıracak son hamlelerde yapılan basit hatalar Antalya BŞB'nin galibiyetini ilan etmesine neden oldu. Özellikle Lamar Butler'ın hızlı hücumda kaptırdığı top ve düşük yüzdeyle oynadığı son dakikalardaki performansı başabaş giden bu maçta Tofaş adına maçın kaybedilmesine önemli etkenler oldu.
Bireysel istatistiklerde en skorer oyuncu 14 sayıyla Brandon Bowman olurken Amerikalı oyuncu 9'da ribaund aldı. Üçüncü periyotta fiziksel olarak oyundan düşen Bowman maç boyu tam 8 top kaybı yaptı. Diğer Amerikalı Lamar Butler 11 sayı üretsede yine düşek bir yüzdeyle oynadı 4/12. Tofaşta hücum anlamında bireysel olarak hiçbir oyuncu göze batan bir performans ortaya koyamazken guardların alan savunmasına karşı düşük şut yüzdesi dikkat çekiciydi (Mehmet Yağmur 1/6, Orçun Göllü 0/4, Can Altıntığ 0/3, Lamar Butler 2/7). Bu 4 kısanın toplam üçlük performansı 3/20 yani %15. Bursadaki potalara alışık bir takımın kısalarının bu kadar önemli bir maçta böyle bir yüzde yakalaması onlar adına oldukça düşündürücü. Takım iyi savunma yapıyor ama bu sefer hücumda kilitleniyorlar. Birinden biri mutlaka eksik kalıyor.
Antalya BŞB'de ise en çok dikkat çeken isim Brian Keith Greene'di. Potaya arkası dönükken 24 saniye dolarken attığı basket ve bulduğu kritik şutlar etkileyiciydi. 7'si hücum tam 14 ribaunda yaptı Tofaş pota altında. Ribaund alamadığında bile varlığıyla bir çok pozisyonda pota altını karıştıran oldukça atletik bir oyuncu. Altar Tunçkol toplamda 11 oyuncu ile geldiği Bursa deplasmanından kritik bir galibiyet çıkarırken 4 dakika süre alan Serkan İnan dışında 8 oyunculu bir rotasyon uyguladı. Maç boyu tek uzun ve 4 kısayla rakibe ön alanda basarken etkili alan savunmaları maçı kazanmalarındaki en büyük etmendi bence. Tofaş kısaları bu baskıyı aşmada belki çok zorlanmadı ama rakip yarı alana yerleştiklerinde hücum için organize olacak yeterli süreyi bulmakta zorlandılar. Brian Greene'in yanında James Thompson'da 15 sayı ile skora katkı verirken, yıllarca tv karşısında izlediğimiz Patrick Femerling'i canlı olarak izlemekte biz Bursa seyircisi için önemli bir detaydı. Maçla ilgili önemli bir detayda Antalya BŞB bu galibiyetle tarihinde Tofaş'a karşı ilk galibiyetini elde etti. İlginçtir 2000'li yıllarda bu iki takım hiçbir resmi müsabakada karşılaşmamışlar.
Hakemler Halil Baldemir ve Altuğ Köselerli kritik pozisyonları kaçırırken, bu pozisyonları çaldıkları eyyam kokan düdüklerle kapatmaya çalıştılar. Hani dışarıdan o kadar çok belli oluyor ki insanın izlerken midesi bulanıyor böyle düdükler karşısında. Kaçırdıysan kaçırdın kardeşim o pozisyonu neden başka bir düdükle telafi etmeye çalışıyorsun.
25 Aralık 2009 Cuma
Bünye Meselesi
Bu hafta şunu gördümki hafta içi maçlarını benim bünye kaldırmıyor. İş yaşamının bu kadar yoğun olduğu zamanlara birde uygunsuz saatlerdeki maçlar eklenince kayış ufaktan kopma noktasına geliyor. Maçların üstünden iki üç gün geçti pek fazla detaya girmeden bu hafta içini nasıl geçirmişiz bakalım.
Açılış Salı akşamı Renault - Efes Pilsen maçı ile yapmıştık. İlk olarak maç saatini 18.00 olarak belirleyen yetkililerin kulağını bir kez daha çınlatayım buradan. Bursa yoğun olarak sanayi bölgesi çalışanlarının yaşadığı bir kent. Böyle bir ortamda saat 18:00'de iş yerinden çıkan bir insanın Büyükşehir Belediyesini zulme dönüşen trafik çalışmaları eşliğinde böyle bir maça yetişme imkanı sıfır. Koy kardeşim şu maçı 19.00'a hem çalışanlar hem öğrenciler rahat rahat gelsin izlesin. Kısa keseceğim dedim daha maça giremedim. Maç içinde Renault Efes'e baya baya kafa tutmuş. Gerçi bundaki asıl pay Efes'in buna izin vermesi olabilir ama yinede Renault'un ortaya koyduğu mücadele sevindirici bir gelişme. Zaten Yücel Platin'in en beğendiğim yanlarından biridir kaybetse bile maçı kolay kolay bırakmaz takım. Bu sene bazı maçlarda bunu göremedik belki ama her geçen hafta takımın iyiye gittiğini söyleyebiliriz (yada ben böyle umut ediyorum).
Çarşamba gününe ise futbolla başladık. İnönü fatihi Bursasporumuz Ziraat Türkiye Kupası grup maçlarına galibiyet ile başladı. İşin gücün arasında internetten donma yapmayan TRT linki bulana kadar maç 2-0 oldu zaten. Ertuğrul Sağlam gençleri oynatırmı diye düşünmüştük ama neredeyse ideale yakın bir kadro sürmüştü. Batalla kulübede otursa da ne kadar kilit bir isim olduğunu bir gol bir asistle gösterdi. Hoparlörsüz bir şekilde yarım yamalak takip ettiğim kadarında da hakem Zafer Demir sağolsun limon sıktı maç keyfimize.
İşte resmini de koydum, artık 70 milyon tanıyor seni Zafer Demir :) Senin ne kadar yeteneksiz olduğundan uzun uzun bahsetmeyeceğim. TFF'nin kadrolu 4. hakemi olan Zafer Demir, Selçuk Dereli gibi seninde "gereken lüzum üzerine" bir karar almanı dört gözle bekliyorum haberin olsun.
Hafta içi kapanışı Tofaş ile yaptık. İstanbulda ligin galibiyetsiz tek takımı Darüşşafaka'ya konuk olan Tofaş zorda olsa kazanmasını bildi. Son 3 dakikayı evde TBF netcasting ile takip edebildim. Mehmet Yağmur ve Orçun'un arka arkaya attığı iki kritik üçlük maçı getirdi denebilir. Son dakikalardaki faul kabusuna rağmen çok kritik bir galibiyet oldu bence. Daçka'nın galibiyeti yok belki ama Erdemir, Karşıyaka, Renault, Kepez gibi dişli takımlara karşı oldukça iyi maçlar çıkardılar. Bu galibiyetle Daçka hem ligin dibinde kalmış oldu hemde Tofaş ilk sekizdeki Karşıyaka - Bornova - Erdemir gibi takımlardan kopmamış oldu. Daçka koçu Ekrem Memnun'da görevi bırakmış bu maçla birlikte. Cumartesi günü Antalya BŞB maçı da en az Daçka maçı kadar kritik ve zor geçecek bir maç olacak Tofaş için.